2 Eylül 2015 Çarşamba

Hayal - Jale DEMİRDÖĞEN



Kitap Adı        : Hayal
Yazar             : Jale DEMİRDÖĞEN
Yayınevi         : Nemesis Kitap
Baskı Sayısı    : 2. Baskı
Basım Yılı       : Şubat 2015
Sayfa Sayısı    : 363



“ Herkes kalbinde kocaman Hayal’ler büyütüyor; dilinde küçücük bir Dua’sı olmayanlar bile….”



Önceki yazımda da bahsettiğim gibi tüm Jale Demirdöğen kitaplarını okuma listeme eklemiştim. Leyl’i okumak ilk sıramdaydı fakat hemen başlayamamam sebebiyle ben Leyl’e başlayana kadar ablam Hayal’i bitirdi. Ve ben mecburen  Hayal’i okumaya başladım ve iyi ki de başlamışım diyorum şimdi çünkü bayıldım, elimden düşüremedim ve bir solukta okudum.

Konu o kadar çok içine aldı ki beni nasıl bitti anlamadım bile. Kan Ağacı’ndan sonra yazarın bende ki yeri ayrı olunca beklentimde yüksekti. Ve bu kitapla yazar yine beklentimi karşılamayı başardı.

Kitap İstanbul’da bir sinema salonunda başlıyor fakat esas olaylar Aydın, Zafer Mahallesinde başlayıp, İstanbul ve tabi ki İzmir’de devam ediyor. İzmir’in kordonu, Alsancak sokakları, Sevinç önü, Balçova Agora, Alaçatı. İzmirli yazarımız yine bizi İzmir'in sokaklarında dolaştırıyor ve  zamanda yolculuğa çıkarıyor. Zaman geçişleri o kadar iyi ayarlanmış ki hiç sıkılmadan merakla bir sonraki bölüme geçiyorsunuz. Kitabın kurgusu gerçekten de çok etkileyiciydi. Olay örgüsünü çok güzel kurmuş yazar. Aslında her bölümde aynı olayları farklı bakış açılarıyla Hayal, Dua ve Yasin’in gözünden göstermeyi başarmış. Olayları anlatırken ki karakterlerin kendi iç sesleriyle mücadeleleri beni çok etkiledi.


Her zamanki gibi hepsini birbirinden çok  seveceğiniz karakterlerimiz var bu kitapta da. 3 ana bölüme ayırmış yazar  kitabı. Hayal’in ağıtıyla başlıyor kitap, 2. Bölüm Dua’nın Ağıtı ve son bölüm Yasin’in Ağıtı. Hangi birini anlatsam inanın bilmiyorum. En çok Dua’yı sevdim desem Hayal’le Yasin’e kıyamam. Yasin’i sevdim desem Dua’ya, Hayal’e ihanet etmiş gibi olurum.  Dua, Yasin ve Hayal… Üçünün de birbiri içine geçen hikayelerini çok sevdim. Dua’yı küçük kardeşim gibi, Hayal’i kardeşim gibi, hele Yasin’i hayran kalarak sevdim.

Hayal, hayallerine ulaşmayı bir türlü becerememiş iyi dost, iyi arkadaş ama asla sevilecek kadın olamayan Hayal. Hayal’de kendimi buldum bir parça desem haksızlık etmiş olmam. Hayal deyince  çok sevdiğim bir yazar olan Cezmi ERSÖZ’ün Yedek Sevgili şiiri geliyor nedense aklıma . “Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyiydim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden.” Hayal’i çok  sevdim ben. O Dua’yı sevdikçe ben daha çok sevdim onu. Hissettikleri, Acıları, Aşkı, Kendince oynadığı mutluluk oyunları çok tanıdık geldi bana.  Doğru olmayacağını bildiği halde tuttuğu dilek oyunları, bazı eşyalara verdiği anlamlar, onları hiç atmadan saklaması çok tanıdıktı ve o yüzden  çok hoşuma gitti.

Dua, Küçük tatlı, masum Dua ; İki kara zeytin gözleri, iki iri fildişleri, bukleli saçları ve fındık burnuyla kalbimin baş köşesinde sanırım. Ablasına olan o kocaman sevgisi, küçük aklıyla giriştiği büyük işler, saflığı, masumluğu ve içtenliği… Nasıl anlatsam size Dua’yı, Dua deyince aklıma gelenler basit bir iki söz  Esastan mı?, Bir kase vişne, isimlerinin yazılı olduğu künyeyle oynadığı masum oyun. Dua anlatılmaz, sadece bu kitabı okuyunca anlarsınız ne demek istediğimi.

Bahar, hüzün aklıma geliyor nedense Bahar deyince. Bahar hayatlarına girdikten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı Ilgaz ve Hayal için. Bahar’a başta kızacaksınız belki ama onu tanıdıkça onu da ayıramayacaksınız diğerlerinden.

Yasin, ahh Yasin ahh ! Yasin’in yeri apayrı benim için. Çok sevdim onu, hayran kaldım. Okudukça hak vereceksiniz bana ama şunu söyleyeyim tam sevilecek, mükemmel bir erkek Yasin. Hem abi, hem baba, hem dost, hem sevgili, hem deli gibi aşık bir adam o. Yasin’ in hikayesinden sonra kafamı kaldıramadım kitaptan ve bitiriverdim. Okumaya başladığımın ikinci günü sabaha karşı 3’tü bittiğinde. Siz düşünün nasıl sardığını. Eğer bir yerlerde bir ruh eşim varsa lütfen o Yasin gibi birisi olsun.

Yan karakterleri de sevdim ben. Fidan’ın aşırı inançlarına kızdım başlarda ama sebebini öğrendikten sonra içim acıdı.  Hasan’a kitabın başlarında kızarken şimdi sevgiyle anıyorum onu da.  Ilgaz’a ayrı bir kızdım çünkü tanıdıktı aşkı, bencillikleri, tutkuları, hor kullanışları. Belki de bu yüzden kızdım Ilgaz’a ama bir çok şeyde öğrendim ondan ve herşeye rağmen yine de sevdim Ilgaz’ı da.

Kitaptan sevdiğim birkaç diyaloğu sizlerle paylaşmak istiyorum şimdi ;

“Hatırlamak kolaydır; zor olan unutabilmek.. Hatırlayabilmenin nesnesi çoktur. Bana unutabilmekten söz et. “ Hayal

"Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm ? diye sorarken Ebru; içli içli ağlarım neye ağladığımı bilmeden. Sanki bu yolları bundan önce herhangi bir hevesle yürümüşüm de bir ikincisini soruyormuşum gibi." Hayal 

" Veda etmek, ancak gidilecek yer umut vaat ediyorsa kolay bir eylemdi ve tutunacak yeni birşeyi olanlar için sıradandı. Oysa elinde bir yenisi olmayan için yeninin olduğu yerde bile eskinin sözü geçmeye devam ederdi." Hayal

“Aşk, bir körün büyük bir süratle kullanmak üzere arabanın direksiyonuna geçerken bir an bile tereddüt etmemesi kadar büyük bir aptallık mıydı? “ Ilgaz

"Çünkü çok çaresiz birinin kahramanı olmak için bazen, çaresine bakmak değil, çaresine bakacağını söylemek yeterliydi." Hayal

"Bak, mutluluk günah değildir Fidan! 

Sen bunu böyle belle, gerisini de allah'a bırak" Fidan

" Yasin, çok hayırlı bir duadır demişti. Onu okuyanın her hayali gerçek olur demişti. Senin adın Yasin. Bir ömür gitmiycen. Ablamı bulcan. " Dua 

"Allah ya mutsuz insanları ya da mutlu erkekleri seviyor olmalı. Mutlu kızları değil..."  Dua

"Aşkın hakla hukukla bir ilgisi yoktur." Yasin 

"Bana minnet duymasını istemiyordum. Onun aşkına ihtiyacım vardı; minnetine değil. " Yasin 

"Aşk, insana karışınca insan, insan aşka karışınca aşk değişirdi. Bunlardan ilki muhteşem, ikincisi felaketti. .....Çünkü aşk, insana karışmadan önce insandan üstünken, aşka insan karışınca üstünlük insana geçmiş görünürdü. İşte bu görüntüye aldanmak insanın en büyük yanılgılarından biriydi. " Hayal 

ve her Jale Demirdöğen kitabının ortak son sözü ; 

"Mozart" 


Lacrimosa...  


Kitap bittikten sonra Lacrimosa'yı araştırdım. Ve yazarın neden her kitabının sonunda bununla bitirdiğini merak ettim. Dikkatli okuyuculara yaptığı bir sürprizmiş bu :D 

Anlamına gelince Lacrimosa.. latince gözyaşı, ağlamak demekmiş. Mozart'ın ölmeden önce çalıştığı son esermiş.  İlk sekiz ölçüsü Mozart tarafından yazılmış, gerisi Mozartın ölümünden sonra öğrencisi Süssmayer tarafından tamamlanmıştır. Detaylı bilgi için bakınız. Requiem_(Mozart) ve Lacrimosa'nın hikayesi için bakınız.  http://ipekoz.weebly.com/mozart305n-son-bestesi-requiemin-oumlykuumlsuuml.html 


Mozart requiem ( ölüler duası - ölüler ilahisi) in 8. kısmıdır. Lacrimosa son ezgi gibi, veda müziği gibidir demiş bir ekşi sözlük yazarı. Bir diğer Ekşi sözlükçü "İnsanı dinlerken müthiş bir acıyı ama aynı zamanda derin huşuyu da hisseder" demiş. 

Demek ki yazarımız bize veda ederken derin bir acı ve huşuyla ayrılmak istiyor biz okuyucularından. Ben çok sevdim Lacrimosa'yı. Dinlemek isteyenler için buyrun :)




Kısacası ben çok severek okudum "Hayal" i . 
Yazarımızın yüreğine, kalemine sağlık. 
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşçakalın : ) 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder